İstanbul’u taşraya bağlayan bütün
yolları kesmeleriyle başladı. Dönemin en etkili manevi otoritelerinden
olan Emir Sultan’ın da Bursa’dan gelerek yüzlerce dervişi ile birlikte
orduya katılması askerin coşkusunu artırdı. 24 Ağustos’ta Emir
Sultan’ında yer aldığı saldırı çok şiddetli oldu ise de şehrin
alınmasına yetmedi. Bu kuşatma Sultan II. Murad’ın kardeşi Şehzade
Mustafa’nın isyanı üstüne kaldırıldı. Artık İstanbul’un fethi Sultan
Murat’ın oğluna kalmıştır. İstanbul’un Fethi Fetih öncesinde Bizans
güçlü bir imparatorluk olmaktan çıkmıştı. İmparatorluk Konstantinopolis
şehriyle sınırlı hale gelmişti, toprakları Konstantinopolis’ten başka
Marmara kıyısındaki Silivri Kalesi, Vize ve Misivri gibi küçük
kasabalardan ibaretti. Buralar da Osmanlılar tarafından çepeçevre
kuşatılmıştı. Surdışındaki küçük Bizans kasabalarının Osmanlı
sınırlarına katılmamış olması ise direnmelerinden değil, buraların çok
ciddiye alınmamasından ve hedefin önce Konstantinopolis olmasındandı.
Kaldı ki son kuşatmaların başarısız olmasının sebebi ordu değil, daha
çok Osmanlı’nın iç sorunlarıydı. Bizans’ın gücü bu dönemde bir
imparatorluk gücü değildi. Bizans imparatorları da artık Osmanlılara
itaatini sunmuş ve her yıl düzenli haraç ödemeyi kabul etmişlerdi.
Osmanlılar için artık karşılarında Bizans İmparatorları yerine
kendilerine haraç veren küçük Tekfurlar vardı. Konstantinopolis de bir
imparatorluk başkentinden ziyade dini bir merkezdi. Hıristiyan
dünyasının İslam dinine ve Müslüman ordulara karşı en son ve en güçlü
kalesiydi ve kesinlikle düşmemeliydi. Bu yüzden Papa önderliğinde bu
kaleyi korumak için yeni Haçlı Seferleri örgütleniyordu. Bu dönemde
Osmanlı akınlarından ve kuşatmalarından bunalan Bizans’ın önemli sorunu,
Hıristiyan dünyasındaki örgütlenmenin Ortodoks ve Katolik olarak ikiye
ayrılmış olmasıydı. Bu ayrılık Hıristiyan Avrupa’nın Ortodoks Bizans’ı
yeterince kollayamaması anlamına geliyordu. Bu ikiliği gidermek için
çaresizlik içinde çırpınan İmparator ve Patrik, 1439’da Floransa
Konsili’nde Katolik Kilisesi’ne boyun eğdi.
Rum Ortodoks Kilisesi de Katolik
Kilisesi’ne boyun eğdi. Rum Ortodoks Kilisesi ile Katolik Kilisesi
kavgasında zoraki de olsa bir ittifak dönemi başladı. Böylece
yüzyıllardır süren Ortodoks-Katolik çatışması, Osmanlı’nın baskısıyla
kısa süreli de olsa donduruldu. Ancak bu anlaşma Konstantinopolis halkı
tarafından hiç de hoş karşılanmadı ve Ayasofya’daki resmi kutlama
törenleri halkın sert protestolarıyla karşılaştı. Bizans halkı
Konstantinopolis’te Avrupalıyı görmek istemiyor, yeni bir Latin dönemi
yaşamaktan korkuyordu. Floransa Konsili’nde sağlanan birleşmeden sonra
kurulan güçlü Haçlı Ordusu, Rumeli’yi 1443 ve 1444’de istila etti. Fakat
1444’de Osmanlı’nın kazandığı Varna Zaferi ile Haçlıların önünü kesti.
Bu son savaş Konstantinopolis’in alınyazısını belirledi. Osmanlı’nın
Anadolu’ya ve Rumeli’ye yayılan genç İmparatorluğu için
Konstantinopolis’i fethetmek artık tersi düşünülemez bir mecburiyetti.
İmparatorluk topraklarının tam kalbindeki bu yabancı unsur ortadan
kaldırılmalıydı. Çünkü Anadolu’nun ve Rumeli’nin gerçek anlamda
birbirine bağlanması Konstantinopolis’in fethiyle mümkündü. İstanbul’un
fetih hazırlıkları bir yıl önceden başlatıldı. Kuşatma için gerekli olan
çok büyük toplar döktürüldü. 1452 yılında Boğaz'ın kontrolünü sağlamak
için Rumeli Hisarı inşa edildi. 16 kadırgadan oluşan güçlü bir donanma
oluşturuldu. Asker sayısı iki kat arttırıldı. Bizans’ın yardım almasını
engellemek için yardım yolları kontrol altına alındı. Cenevizlilerin
elinde bulunan Galata’nın da savaş esnasında tarafsız kalması sağlandı. 2
Nisan 1453 tarihinde ilk Osmanlı öncü kuvvetleri İstanbul önlerinde
görüldü. Böylece kuşatma başladı. Fethin kronolojisi: 6 Nisan 1453:
Fatih Sultan Mehmed otağı Konstantinopolis önlerinde, St. Romanüs Kapısı
(Şimdiki Topkapı) önüne kuruldu. Aynı gün şehir, Haliç’ten Marmara’ya
kadar kuşatıldı. 6-7 Nisan 1453: İlk top atışları başladı. Edirnekapı
yakınındaki surların bir kısmı yıkıldı. 9 Nisan 1453: Baltaoğlu Süleyman
Bey Haliç’e girmek için ilk saldırıyı yaptı. 9-10 Nisan 1453:
Boğaz’daki surların bir bölümü ele geçti. Baltaoğlu Süleyman Bey Prens
adalarını ele geçirdi. 11 Nisan 1453: Büyük surlar dövülmeye başlandı.
Yer yer gedikler açıldı. Sürekli dövülen surlarda tahribat önemli
boyutlara ulaştı. 12 Nisan 1453: Donanma Haliç’i koruyan gemilere
saldırdı, fakat Hıristiyan gemilerinin üstün gelmesi Osmanlı ordusunda
moral bozukluğuna yol açtı. Fatih Sultan Mehmed’in emri üzerine havan
topları ile Haliç’teki gemiler dövülmeye başlandı ve bir kadırga
batırıldı. 18 Nisan 1453 Gecesi: Padişah, ilk büyük saldırı emrini
verdi. Dört saat süren saldırı püskürtüldü. 20 Nisan 1453: Yardıma gelen
erzak ve silah yüklü, üçü Papalığın, biri Bizans’ın dört savaş
gemisiyle Osmanlı donaması arasında Yenikapı açıklarında bir deniz
savaşı meydana geldi. Padişah bizzat kıyıya gelerek Baltaoğlu Süleyman
Paşa’ya gemilerini her ne pahasına olursa olsun batırmasını emretti.
Osmanlı donanması, sayıca üstünlüğüne rağmen, kendilerinden büyük ve
yüksek olan düşman gemilerini engelleyemedi. Bu başarısızlık Osmanlı
Ordusunda bir bozgun etkisi gösterdi. Asker orduyu terk etmeye başladı.
Hemen sonra bu durumdan istifade etmek isteyen imparator bir barış
önerisinde bulundu. Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın desteğiyle bu öneri
reddedilerek, kuşatmaya ve surların büyük toplarla dövülmesine devam
edildi. Bütün bu bozgun havası içinde Fatih Sultan Mehmed’e şeyhi ve
hocası Akşemseddin Hazretleri’nin fetih müjdesi mektubu geldi. Fatih
Sultan Mehmed bu manevi desteğin de etkisiyle bir yandan saldırıyı
şiddetlendirirken, öte yandan herkesi şaşırtan yeni girişimlerde
bulundu. Dolmabahçe’de demirlenen donanma karadan Haliç’e
indirilecekti!... 22 Nisan 1453: Sabahın erken saatlerinde
Hıristiyanlar, Fatih Sultan Mehmed’in inanılmaz azminin Haliç
sırtlarında, karada seyrettiği gemileri hayret ve korkuyla gördüler.
Öküzlerle çekilen 70 kadar gemi yüzlerce gemi tarafından halatlarla
dengeleniyor ve kızaklar üzerinde ilerliyordu. Öğleden sonra gemiler
artık Haliç’e inmişlerdi. Türk donanmasının umulmadık biçimde Haliç’te
görünmesi Bizans üzerinde büyük bir olumsuz tesir yaptı. Bui arada,
Bizans kuvvetlerinin bir kısmı Haliç surlarını savunmaya başladığı için,
kara surlarının savunması zayıfladı. 28 Nisan 1453: Haliç’teki gemi
yakma girişimi yoğun top ateşiyle engellendi. Ayvansaray ile Sütlüce
arasına köprü kuruldu ve buradan Haliç surları ateş altına alındı. Deniz
boyu surlarında tamamı kuşatıldı. İmparatora Cenevizliler aracılığıyla
koşulsuz teslim önerisi iletildi. Eğer teslim olunursa serbestçe
istediği yere gidebilecek, halkın canı ve malı güvende olacaktı.
İmparator bu teklifi kabul etmedi. 7 Mayıs 1453: 30 bin kişilik bir
kuvvetle Bayrampaşa Deresi üzerindeki surlara yapılan 3 saatlik saldırı
sonuca ulaşamadı. 12 Mayıs 1453: Tekfursarayı ile Edirnekapı arasında
yapılan büyük saldırı püskürtüldü. 16 Mayıs 1453: Eğrikapı önüne kazılan
lağımla Bizans’ın açtığı karşı lağım birleşti ve yeraltında şiddetli
bir çarpışma oldu. Aynı gün Haliç’teki zincire yapılan saldırı da
başarılı olamadı. Ertesi gün tekrar saldırıldı, yine sonuca ulaşılamadı.
18 Mayıs 1453: Hareketli ağaçtan bir kule ile Topkapı yönünden
saldırıya geçildi. Şiddetli çarpışmalar akşama kadar sürdü. Bizanslılar
gece kuleyi yaktılar, doldurulan hendekleri boşalttılar. Sonraki
günlerde surların yoğun top ateşiyle dövülmesi sürdürüldü. 25 Mayıs
1453: Fatih Sultan Mehmed, İmparator’a İsfendiyar Beyoğlu İsmail Bey’i
elçi göndererek son kez teslim olma teklifinde bulundu. Bu teklife göre
imparator bütün malları ve hazinesiyle istediği yere gidebilecek,
halktan isteyenlerde mallarını alıp gidebilecekler, kalanlar mal ve
mülklerini koruyabileceklerdi. Bu teklif de reddedildi. 26 Mayıs 1453:
Kuşatmanın kaldırılması, aksi durumda Macaristan’da Bizans lehine
harekete geçmek zorunda kalacağı, ayrıca Batı devletlerinin gönderildiği
büyük bir donanmanın yaklaşmakta olduğu gibi söylentilerin artması
üzerine Fatih Sultan Mehmed Savaş Meclisini topladı. Bu toplantıda,
baştan beri kuşatmaya karşı olan Çandarlı Halil Paşa ve taraftarları
kuşatmayı kaldırılmasını savundular. Padişah ile birlikte lalası Zağanos
Paşa, Hocası Akşemseddin, Molla Gürani ve Molla Hüsrev gibi zatlar buna
şiddetle karşı çıktı. Saldırıya devam etme kararı alındı ve
hazırlıkları yapma görevi Zağanos Paşa’ya verildi. 27 Mayıs 1453: Genel
saldırı orduya duyuruldu. 28 Mayıs 1453: Ordu, gününü ertesi gün
yapılacak saldırılara hazırlanmak ve dinlenmekle geçirildi. Orduda tam
bir sessizlik hakimdi. Fatih Sultan Mehmed safları dolaşarak askeri
yüreklendirdi. İstanbul’da ise bir dini ayin düzenlendi, imparator
Ayasofya’da herkesi savunmaya davet etti. Bu tören Bizans’ın son töreni
oldu. 29 Mayıs 1453: Birlikler hücum için savaş düzenine girdiler. Fatih
Sultan Mehmed sabaha karşı savaş emrini verdi. Konstantinopolis
cephesinde askerler savaş düzenini alırken halk kiliselere doluştu.
Osmanlı ordusu karadan ve denizden tekbirlerle ve davul sesleri ile son
büyük saldırıya geçtiler. İlk saldırıyı hafif piyade kuvvetleri yaptı,
ardından Anadolu askerleri saldırıya geçti. Surdaki gedikten içeriye
giren 300 kadar Anadolu askeri şehit olunca, ardından Yeniçeriler
saldırıya geçtiler yanlarına kadar gelen Fatih Sultan Mehmed’in
yüreklendirmesiyle göğüs göğüse çarpışmalar başladı. Surlara ilk Türk
Bayrağı’nı diken Ulubatlı Hasan bu arada şehit oldu. Belgradkapı’dan
Yeniçerilerin içeri girmesi ve Edirnekapı’daki son direnişçilerin
arkadan kuşatılmaları üzerine Bizans savunması çöktü. Askerleri
tarafından yalnız bırakılan İmparator sokak çatışmaları sırasında
öldürüldü. Her yandan kente giren Türkler Bizans savunmasını tümüyle
kırdılar. Fatih Sultan Mehmed öğleye doğru Topkapı’dan şehre girdi,
doğruca Ayasofya’ya girerek burayı camiye çevirdi. Böylece bir çağ
açılıp, bir çağ kapandı Fethin Sonuçları İstanbul’un fethinin Türk,
İslam ve dünya açısından önemli ve tarihin akışına yön verecek olan
sonuçları vardır. Bu nedenle birçok tarihçi İstanbul’un fethiyle
Ortaçağ’ın sona erdiğini kabul eder. Fetihle birlikte Osmanlılar,
Anadolu’da kurulmuş bulunan çok sayıdaki Türk beyliğine karşı
üstünlüğünü pekiştirmiş bulunuyordu. Bu nedenle İstanbul’un Fethi,
Anadolu’daki Türk birliğinin sağlanmasında önemli bir etkendir.
Osmanlıların sadece Anadolu’daki Türklerin değil, aynı zamanda bütün
İslam ümmetinin lideri olması süreci de fetihten sonra başlar. Böylece
Osmanlı Beyliği bir dünya devleti haline gelecektir. Fetihten sonra,
Osmanlı liderliğindeki İslam, dünya politikasının temel dinamiklerinden
biri olmuştur. O dönemde Eski Dünya’da yaşanan bütün uluslararası
olaylarda Müslümanların belirleyici bir rolü vardır. Avrupa
Hıristiyanlığı yaklaşık üç asır boyunca Haçlı Seferleri ile İslamiyet’i
Ön-Asya’dan çıkarmaya çalışmıştı. Bu mücadelede İstanbul Haçlılar için
bir sınır karakolu işlevi görüyordu. İstanbul’un fethinden sonra
Ön-Asya’daki İslam egemenliği Hıristiyan dünyasınca kesin olarak
kabullenilecek ve bir daha bu toprakları kurtarmak için Haçlı seferi
düzenlemeyecektir. Aksine İslam Avrupa içlerine yönelecektir.
İstanbul’un Fethi Müslümanlar için Avrupa’ya karşı kazanılmış ve uzun
yıllar sürecek bir üstünlüğün başlangıç noktasıdır. İstanbul’un fethinin
dünya tarihi açısından önemli olmasının bir diğer sebebi de Rönesans
üzerindeki etkisidir. Fetih’ten sonra birçok Bizanslı düşünür ve sanatçı
yanlarına çok değerli yazma eserleri de alarak, çoğunlukla Roma’ya göç
ettiler. Bu kimseler klasik Yunan kültürüne dönüşte önemli rol oynadılar
ve kısa bir süre sonra Avrupa’da Rönesans hareketi başladı. Fatih
Sultan Mehmed 1432-1481 yılları arasında yaşamış 7. Osmanlı padişahıdır.
1444 ve 1451 yıllarında iki kez tahta çıkmış ve toplam otuz bir yıl
tahta kalmıştır. Küçük yaştan itibaren eğitimine büyük önem verilen
Şehzade Mehmed, Molla Yegan, Akşemseddin, Molla Gürani ve Molla Ayas
gibi devrin önde gelen bilginleri tarafından yetiştirildi. Dönemin
geleneğine uygun olarak devlet yönetiminde tecrübe kazanması için Manisa
Sancakbeyliği’ne tayin edildi. Mükemmel bir eğitimle, Matematik,
Geometri, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam, ve Tarih bilimleri tahsil etti.
Tebasına kendi dili ile hitap etmek için Arapça, Farsça, Latince,
Yunanca ve Sırpça öğrendi. Kudretli bir asker olduğu kadar geniş görüşlü
bir fikir adamı olarak yetişti. Edebiyatla da ilgilenen Fatih, şiirde
devrinin üstatları arasında yer aldı ve “Avni” mahlasıyla edebi değeri
yüksek şiirler yazdı. Sarayda yazılan ilk divan Fatih’e aittir. Fatih
Sultan Mehmed, Manisa Sancakbeyi iken babası Sultan II. Murad’ın tahttan
çekilmeye karar vermesi üzerine padişah ilan edildi. Tahtta çocuk yaşta
birinin olmasından cesaretlenen Avrupa devletleri, Osmanlı topraklarını
taciz etmeye başladılar. Osmanlıları Avrupa’dan atmak için büyük bir
haçlı ordusu hazırladılar. Bunun üzerine Sultan II. Murad ordunun başına
geçti ve Varna Meydan Savaş’ında Haçlı Ordusunu yenilgiye uğrattı. Bu
savaştan sonra Sultan II. Murad tekrar devletin başına geçti. Fatih
Sultan Mehmed Manisa’ya gönderildi. İkinci şehzadelik döneminde de yine
dönemin önemli bilginlerinden ders almayı sürdürdü. Sultan II. Murad’ın
vefatı üzerine Fatih Sultan Mehmed başkent Edirne’ye gelerek ikinci kez
tahta çıktı. Tahta çıktığında ilk işi İstanbul’un fethine ilişkin
şehzadeliği dönemlerinden beri tasarladığı planları uygulamak oldu. Önce
Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumeli Hisarı’nı yaptırdı. Bir yandan da
kendi tasarladığı, Avrupa’da görülmemiş büyüklükte toplar döktürdü ve
donanma kurdu. Saldırı gününde komutayı doğrudan üstlendi. İstanbul’un
fethinden sonra Tuna’ya kadar hakim olmaya ve Sırp sorununu çözmeye
yöneldi. Sırbistan’ın Osmanlı hakimiyetine girmesini sağladı. Fetih
hareketlerine devam ederek Cenovalılar’ın ticari limanı Kele’yi ve
önemli bir üs olan Amasra’yı ele geçirdi. Ardından Sinop’u alarak
Candaroğulları Beyliği’ne, Trabzon’u alarak Pontus Devleti’ne son verdi.
Midilli Adası’nı Osmanlı topraklarına kattı. Bosna-Hersek’in fethini
tamamladı. Tuna güneyindeki Balkanlar’ı Osmanlı idaresinde birleştirdi.
Karamanlılardan Konya ve Karaman’ı alarak Karaman Eyaleti’ne dönüştürdü.
Venediklerden Eğriboz Adası’nı aldı. Ayrıca Alaiye (Alanya) Beyleri’nin
egemenliğine son verdi. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ı Otlukbeli
Savaşı’nda yenerek Anadolu’yu kesin olarak Osmanlılara bağladı. Daha
sonra Batıya yönelerek bazı Cenova kalelerini fethetti ve Kırım
Hanlığı’nı Osmanlılara bağladı. Arnavutluk’u ele geçirdi. Güney
İtalya’daki Otranto Osmanlıların eline geçti. Bunun üzerine Papalık
büyük bir telaşa kapıldı. Yeni bir haçlı seferinin düzenlenmesi için
Avrupa devletlerine çağrıda bulundu. Fakat Avrupa devletleri buna
cesaret edemediler. Fatih Sultan Mehmed, 1481 ilkbaharında yeni bir
sefere çıkarken Gebze yakınlarında vefat etti. Bazı araştırmacılara göre
zehirlenerek öldürülmüştür.
13 Haziran 2013 Perşembe
İstanbul İli Tarihi Eserleri 4
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız
Mutluluk Duyarız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder