İkinci Bizans Dönemi’nde İstanbul
için olumlu bir gelişme, mezhep çatışmalarının durulmasıdır. Bu dönem
içerisinde İstanbul tartışmasız bir biçimde Ortodoks Hıristiyanlığı’nın
merkezi durumuna gelmiş, yine bu dönemde Bizans sanatı en olgun dönemini
yaşamıştır. O yıllarda Kariye (Khore) Kilisesi’ne yapılan mozaikler
Bizans sanatının zirvesi olarak kabul edilmektedir. İkinci Bizans Dönemi
aynı zamanda, İstanbul’un Osmanlılar tarafından gittikçe daralan bir
çembere alınması ve yavaş yavaş fethedilmesi sürecidir. Bizans 1373’ten
itibaren İstanbul Osmanlı’ya haraç ödemeye başladı. 1393 yılında Sultan
Yıldırım Beyazıd, 1422’de Sultan II. Murad İstanbul’u kuşattı, ama
başarılı olamadılar. Orhan Gazi’den itibaren Boğaz’ın Anadolu yakası
Osmanlı’nın eline geçti. Aynı şekilde, 15. yüzyılda bir kaç önemsiz
kasaba hariç bütün Trakya da fethedilmiş bulunuyordu. Bu nedenle 15.
yüzyılda Bizans İmparatorları Katolik Roma’dan sürekli yardım
taleplerinde bulunmak zorunda kaldılar. Fakat Papalık, otoritesi altında
birleşmesini şart koşuyordu. Bizans 1452'de bu talebe boyun eğmek
zorunda kaldı. Bu birleşmenin İstanbul’da Ayasofya’da kutlanmak
istenmesi çok sert tepkilere ve protestolara neden oldu. 1453 Mayıs’ında
İstanbul’un fethedilmesiyle Bizans İmparatorluğu tarihe karıştı. Fakat
İstanbul için yeni ve parlak bir dönem başlıyordu.
FETİH VE İSTANBUL
Müslüman Arapların Kuşatmaları
İstanbul, Müslümanların sefer tarihlerinin başlarından itibaren kutsal
bir hedef olagelmiştir. Önce Müslüman Araplar, ardından da Müslüman
Türkler yüzlerce yıl boyunca İstanbul’a seferler düzenlemişler, bunların
bir kısmında şehri kuşatmışlardır. İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in,
Kostantiniye’nin fethine yönelik ve şehri fethedecek komutan ile
askerlerin övüldüğü hadiseleri, bu seferlerin düzenlenmesini teşvik eden
sebeplerin başında gelmiştir. Müslümanların İstanbul’u hedefleyen ilk
seferi Hz. Osman’ın hilafeti döneminde gerçekleşmiştir. Dönemin Suriye
Valisi Hz. Muaviye, İstanbul’u hedef alan ilk deniz seferini
hazırlamıştır. Bu donanmanın 655’de Bizans deniz kuvvetlerini Fenike
kıyılarında yok etmesi ile Müslümanlara deniz yolu açılmıştır.
Müslümanların ilk İstanbul kuşatması ise, 668’de Hz. Muaviye‘nin Emevi
Halifesi olduğu dönemde gerçekleşti. Kadıköy önünde konaklayan ordu
kuşatmayı 669’un baharına kadar sürdürdüyse de şehri ele geçiremedi.
Ordu salgın hastalıklardan büyük kayıplar vermesi nedeniyle geri dönmek
zorunda kaldı. İlerlemiş yaşına karşı sefere katılan Hz. Muhammed’in
Bayraktarı Hz. Ebu Eyyub El-Ensari bu kuşatma sırasında şehit düştü ve
surların dibinde toprağa verildi. Bu seferden sonra, Hz. Muaviye’nin
673’de gönderdiği yeni donanma 674’de Marmara'ya girdi. Ancak, 7 yıl
süren kuşatma başarıya ulaşamadı. Ağustos 7-16-Eylül 717’deki Mesleme
bin Abdü’l-Melik komutasındaki kuşatma da başarısızlıkla sonuçlandı.
İstanbul önlerindeki ordu, bir yandan hava koşulları, açlık ve
hastalıklar, öte yandan Bulgar çetelerinin saldırılarıyla çok kayıp
verdi. Bazı kaynaklara göre bu kuşatma sırasında İmparator III. Leon,
komutan Mesleme’nin isteği ile Müslüman esirlerin ibadeti için bir
konağı mescide çevirmiş, kuşatmanın kaldırılmasından sonra da Mesleme’ye
kenti gezdirmiştir.
Arapların son kuşatması 781-782
yıllarında Abbasi Sultanı el-Mehdi’nin oğlu Harun komutasındaki ordu
tarafından gerçekleştirildi. Harun Bizans ordusunu İzmit’te yenerek
Üsküdar’a kadar ilerledi ve şehri kuşattı. Kuşatma sonunda Bizans ile
bir anlaşma imzalayarak döndü. Daha sonra Abbasi tahtına oturan Harun
er-Reşid, “Er-Reşid” unvanını bu seferle almıştır. Müslüman Arapların
bunlar dışında da İstanbul’a yönelik seferleri olmuştur. Ama daha
sonraki bu seferlerin hiçbiri kuşatmayla sonuçlanmamıştır. Osmanlıların
İstanbul KuşatmalarıOsmanlı Türkleri 14. yüzyıl boyunca Bizans ve
İstanbul ile ilgilendiler. Fetihten çok önce bugünkü İstanbul
metropolüne dahil olan yerleşim birimlerinin, Suriçi hariç tamamı
Osmanlı toprağı haline gelmiştir. Yanı sıra Osmanlılar bütün bu dönem
boyunca, Bizans’ın içişlerine de karıştılar ve iktidar mücadelelerine
taraf oldular. Fetih’e kadar süren dönemde de sürekli İstanbul civarında
manevralar yaptılar. 1340’da Osmanlı ordusu İstanbul kapılarına kadar
ilerlediyse de bu bir kuşatmaya dönüşmedi. Sultan I. Murad’ın
Çatalca’dan başlattığı sefer de Hıristiyan dünyasının oluşturduğu güçlü
ittifakla durduruldu. İstanbul’un fethedilmesine yönelik ilk güçlü
kuşatma Sultan Yıldırım Beyazıd tarafından yapıldı. İmparator ile
yapılan anlaşma sonucu Yıldırım Beyazıd’ın kuvvetleri şehre giremedi.
Sultan Yıldırım Beyazıd, bundan sonra da İstanbul üzerindeki etkisini
sürdürdü. İstanbul içinde bir Türk Mahallesi, cami ve Türklerin
yargılanacağı bir mahkeme kurulmasını sağladı. Osmanlı’nın çıkarlarını
gözeterek imparatorların tahta çıkmasında etkili oldu. Bu durum
Türklerin ileride İstanbul’u fethetmesini etkileyen en önemli
faktörlerdendir. Sultan Yıldırım Beyazıd’ın dönemindeki son kuşatma
girişimi 1400’de yapıldı. Fakat Timur istilası bu hareketi yarıda
bıraktırdı. Sultan Yıldırım Beyazıd’in oğlu Musa Çelebi’nin1411’deki
kuşatması da başarısızlıkla sonuçlandı. Osmanlı kuvvetlerinin
başarılarından ürken İmparator, Musa Çelebi’nin Bursa’daki kardeşi
Çelebi Mehmed’in desteğini alarak kuşatmanın kaldırılmasını sağladı.
Daha sonra Osmanlı padişahı olan Çelebi Mehmed döneminde İstanbul’a
sefer düzenlenmedi. Fetihten önceki son kuşatma Sultan II. Murad
zamanında gerçekleşti. Uzun bir hazırlık dönemine ve sağlam bir
stratejiye dayanan bu kuşatma öncekilerden çok daha zorlu geçti. Kuşatma
15 Haziran 1422’de 10 bin akıncının,
13 Haziran 2013 Perşembe
İstanbul İli Tarihi Eserleri 3
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız
Mutluluk Duyarız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder